Politika Adına Kardeşlik Bağları Kopmasın

Kuwait Times

Reelpolitik, ülke çıkarlarını esas olan bir stratejidir. Bir ülke sizin ülkenize yakınlaşıyorsa, bunun arka planında ülkenizden geçen doğalgaz boru hatlarının, ticaret yollarının, askeri anlaşmaların izlerini aramak lazım. Bu stratejide bir ülkeye sunulan imkanlar, gülen yüzler ve yapılan anlaşmalar çoğu zaman şüphelidir. Ülke istikrarını kaybettiğinde, çıkarlarını kaybedenler de birer birer uzaklaşır veya istikrarsız ülkeyi sömürmenin yollarını aramaya başlarlar.

Oysa tüm hak dinler şunu öğütler: Komşunu sevecek ve barıştırıcı olacaksın. İşte burada reelpolitik hesaplar olmaz artık. Siyasi manevralar, çıkar çatışmaları, politikanın gerçeklerine göre değerlendirmeler yapılmaz. Burada başka bir esas aranır: Kardeşlik esası. Duruma ve şarta göre yapılan politik manevralarla, sadece geçici başarılar kazanılır. Bunun sonucunda halkın az bir kısmı memnun, geri kalanı daima endişelidir. Politik manevralar sadece günü kurtarır, gelecekteki muhtemel felaketleri önleyemez. Ama kardeşlik, iyi günde de, kötü günde de kardeşin yanında olmayı gerektirir.

Türkiye işte bu yüzden Mısır hakkında çok konuştu. Orduyu politikada görmek istemedi Türk halkı, çünkü yıllarca bundan canı yanmıştı. Mısır, adeta Türklerin kendi vatanları gibiydi. Türk halkı ciddiye aldı Mısır’da olanları, çünkü Mısır Osmanlı’dan beri bizim kardeşimiz, bir parçamızdı.

Kimileri istemedi Türkiye’nin müdahilliğini. Mısır halkının sorunlarını Mısır kendisi çözer dediler. Olabilirdi elbette, ama olmadı. Kendi tarihimizde yaşadığımız pek çok şeyi Mısır yaşıyor şimdi. Bir dostun, bir kardeşin hakemliğine ihtiyacı var bu ülkenin. Mısır, reelpolitik çıkarlar için kendisine yaklaşan çok ülke görecektir. Ama Türkiye, Mısır’la her şeyden önce kardeştir.

Bir kısım keskin söylemler Mısır yönetimini tedirgin etti ve Mısır elçimizin ülkeden ihracı elbette tüm dünyada dikkat çekti. Yılların kadim dostu iki ülke arasında olmamalıydı bunlar. Elbette olmamalıydı, ama krizler geçicidir. Yapılması gereken ise vakit kaybetmemek ve sadece çözüme odaklanmaktır.

Türkiye, İslam kültürünün hakim olduğu Ortadoğu’da İslam’ın en büyük vasıflarından biri olan barıştırıcılık vasfını üstlenmek zorunda. Türkiye’nin bu vasıf ile devreye girmesine Mısır halkının %100’ünün ihtiyacı var, sadece %50’sinin değil. Dolayısıyla Türkiye, Mısır halkının tümünün mutlu olacağı bir politikanın peşine düşmeli ve tarafgir değil uzlaştırıcı vasfı ile devrede olmalı.

Uzlaştırabilmek için ülkenin iki farklı yarısının ne istediğini anlamak lazım. Mursi destekçilerinin nasıl demokrasinin bir parçası olmasını istiyorsak, aynı şekilde Mursi karşıtı olanların da ciddi bir radikalizm korkusu içinde olduklarını görmek gerekiyor. Radikalizm endişesi ise oldukça tahrip edicidir. Mısır halkının bir yıllık demokrasi deneyimini başarısız geçirmesinin en büyük sebebi buydu. Mursi idaresi çeşitli reformlar denedi ama beklenen şey köklü bir değişiklikti. Hurafelerle daima engellenmeye çalışılan, fakat gerçekte İslam dininin esasını teşkil eden “özgürlük”, Mısır halkını mutlu ederdi. Bir kesim, böyle bir dönüşümü istedi belki ama bir kısım hala geçmişin bağnaz zihniyetinin etkisindeydi. Bunu istemedi Mısır halkı, hala da istemiyor.

Bu tehditten kurtulmanın yolu ise baskı veya yasaklama olmamalı. Baskı ve yasaklamalar daima öfke artırıcıdır; çözüm değil nefret üretir. Çözümlerin daima tek yolu vardır: Eğitim!

Müslüman Kardeşler büyük ve köklü bir akım. Bu büyük hareketi baskılamaya çalışmak, halkın yarısının mutsuzluğu anlamına gelir. Ve Mısır yine aynı kavganın içine sürüklenir.

Bunun için doğru bir eğitim politikası gerekiyor. Bunun için hem demokrasi konusunda hem de modern ve özgürlükçü İslam anlayışında deneyimli bir kardeş ülkenin varlığı gerekiyor. Bunun için Türkiye’nin orada, hem eğitici hem de barıştırıcı olarak bulunması gerekiyor.

İslam’ın özgürlük ve demokrasi dini olduğunu; sanatı, bilimi, estetiği ve her türlü güzelliği teşvik ettiğini; kadını yüceltip ön plana çıkardığını ve gerçek İslam’daki çözümün kavga değil mutlaka ve daima barış olduğunu göstermeli Türkiye. Bunu iki tarafı barıştırarak yapmaya başlamalı. Türkiye mükemmel bir ülke değil; ama tarihi arabuluculuk rolü onu devreye girmeye zorunlu kılıyor. Mısır’da bir kardeş olarak bulunmalı Türkiye. Reelpolitik hesaplarla değil, Mısır’ın bir parçası olarak.

İstenmeyen bir politik hamle ile büyükelçimiz Mısır’ı terk etti. Ama kardeşlikler politik hamlelerle bozulmazlar. Geçmişte kardeşliği etkilemeyen böyle krizler, yine geçici olmaya mahkum. Ama elimizi çabuk tutmalıyız. Bunun için Türkiye’nin Mısır halkının tümünü kucaklayan bir hamlesi güzel ve yerinde olur.

Bu makalenin orjinal hali Arab News Gazetesi’nde aşağıdaki linkte yayınlanmıştır:
http://www.arabnews.com/news/490796