Savaş sonrası dönemde Suriyelileri ne bekliyor?

Suriye’deki durumun korkunç olduğunu söylemek hafif kalacaktır. Bunu anlayabilmek için kendi açlığını unutup çocuklarının feryadını dinleyen ve yemeleri için onlara çimen kaynatan annenin örneği yeterlidir. Doğu Guta’da bebekler susuz, besinsiz kaldıkları için ağlıyorlar. Hangisinin daha iyi olduğuna karar vermek önemli: mevcut durumu muhafaza etmek mi yoksa bu yıkım ve sefalet girdabından kurtulmak için bir yol aramak mı? Bu, ülkeyi terk etmek dışında başka bir seçeneğin bulunmadığı Suriye’nin durumunu açıklıyor.

Rusya, İran ve Türkiye, Suriye'de istikrarı sağlamak için bir süredir planlı şekilde çalışmalar yürütüyorlar. Bu üç millet bölgeye barış getirmek için çeşitli tavizler vererek uzlaşıya vardılar ve çatışmayı sonlandırmak için ortak bir noktada buluştular. İlk olarak, Suriye’deki çatışmayı sona erdirmek için bugüne dek atılmış en önemli adım olan Astana barış sürecini başlattılar. O zamandan beri, özellikle Soçi Zirvesi öncesi 10 gün boyunca, bölge liderleri arasında yoğun bir diplomasi trafiği gerçekleşti. Bu üç ülkenin genel kurmay başkanları dahil üst düzey yetkililer Suriye’de yaşanan acılara son vermek için hızlı bir çözüm bulmak üzere birbirlerine sık sık ziyaretlerde bulundular. 22 Kasım 2017’de üç ülkenin Cumhurbaşkanları Soçi Zirvesini gerçekleştirmek için bir Karadeniz sahil şehri olan Soçi’de toplandı. Bunun öncesinde Türkiye dört yıldır kapalı olan hava sahasını Rusya’ya açtı.

Soçi Zirvesi’nin sonuçları açısından, üç katılımcı ülke daha fazla işbirliği için önceliklerini belirledi. Üç ülke, Suriye için yeni bir anayasa yapılması ve Esad’ın da aday olacağı yeni bir başkanlık seçiminin yapılmasına yardımcı olmak üzere Aralık ayında tekrar Soçi’de bir Ulusal Diyalog Kongresi düzenlenmeye karar verdi. Soçi Zirvesi, Astana Barış Görüşmelerini takiben bu üç ülkenin işbirliğinin bir sonucudur. AK Parti Milletvekili, Türkiye – Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Ahmet Berat Çonkar, Soçi Zirvesi ile ilgili şunları söyledi: "Rusya, İran ve Türkiye'nin aynı hedefler doğrultusunda; Suriye'nin toprak bütünlüğü, terör örgütleriyle mücadele edilmesi ve Suriye'nin siyasi bir süreçle halkın iradesine dayalı siyasi bir modelle yönetilmesi başlıklarında ortak bir görüş oluşturmaları ve bu doğrultuda somut adımlar atmalarıyla olumlu bir noktaya doğru gidiyoruz. Bu, bölgemiz açısından, bölgemizde yaşanan karmaşanın sona erdirilip huzurun, refahın sağlanması açısından çok önemli bir gelişmedir".

Türkiye, bu görüşmeler ve anlaşma sırasında çok önemli ve hassas bir talepte bulundu; yaklaşan Suriye Ulusal Diyalog Kongresinde PYD terörist grubu bulunmamalıdır. PKK’ın Suriye'deki kolu olan PYD, Kürtlerin temsilcisi değildir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanımız PYD’nin asla müzakere masasında olmaması gerektiğine dair çok net bir açıklama yaparak şunları söyledi: "Milli güvenliğimize kasteden bir terör örgütü ile aynı çatı altında olmamızı, aynı platformda yer almamızı bizden kimse beklememelidir." Soçi zirvesinde anlaşmaya varılması üzerine, Putin, Suriye'deki son gelişmeler ve Soçi Zirvesi’nin sonucu hakkında bilgi vermek üzere Başkan Trump, Kral Salman ve İsrail Başbakanı Netanyahu ile telefon görüşmeleri yaptı.

Analistler bu üçlü ittifakın varlığının Ortadoğu güçler dengesinde bir kaymaya sebep olacağını düşündüklerinden, bazı Batılı güçleri oldukça rahatsız etti. Dolayısıyla, bu üçlüye birçok taraftan bir dizi siyasi saldırı yapıldı.

Bununla birlikte, söz konusu lig bu olumsuz siyasi manevralardan etkilenmiş görünmüyor ve Suriye'nin yeniden yapılandırma sürecine katılmaya hazır. Bu ittifak, düşmanlıklar tamamen durduktan sonra Suriye'de ortaya çıkması muhtemel sonuçlar için çaba göstermeye devam edecektir. İttifaktan şimdiye kadar elde edilen en önemli sonuç, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması kararı oldu. Üç ülkenin üzerinde taviz vermeyi reddettiği bu başlık, hiçbir radikal ve terörist örgütün Suriye topraklarında varlığını sürdüremeyeceğinin kanıtı niteliğindedir. 

Bu ittifak sonucunda elde edilen diğer önemli gelişmelerin arasında kalıcı ateşkes ve çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması bulunuyor. Bu, müzakerelerin sürekliliği için zemin hazırlayacak ve çözüm sürecini hızlandıracaktır. Gelecekteki Suriye ulusal kongresine ve yaklaşmakta olan seçim planlarına gelince, söz sahibi olacak olan Suriye halkı olacaktır. İşte demokrasi bu noktada devreye girecektir. Yeniden inşa sürecinde Suriye'yi desteklemeye hazır olan bu ülkeler, diğer ülkelere sığınmış mültecilerin geri dönebilmeleri için derhal ev, hastane ve okulların inşaatını organize etmelidir. Savaşın zorluğunu yaşayanların normal bir hayata uyum sağlamaları için ahlaki ve manevi eğitim kursları verilmeli ve masum savaş kurbanları bu ittifaktan maddi manevi gereken tüm desteği almalıdırlar.

Adnan Oktar'ın The Jakarta Post'da yayınlanan makalesi:

http://www.thejakartapost.com/news/2017/12/16/what-awaits-syrians-post-war-period.html

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.